logo abu

logow

elbaw

Sivil Havacılık Yüksekokulu

Ülkemizde pek çok uçuş eğitimi veren resmi ve özel kuruluş bulunmaktadır. Eğer bir kuruluş, bu eğitimi verebilecek yetkilere sahipse ve yürütüyorsa, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün ilgili birimlerinin dikkatli denetimi altında demektir. Bunun anlamı da işlerini kurallara uygun ve doğru yapıyor oldukları yanında belli bir kaliteyi sunduklarıdır. Bu kuruluşların yaptıkları işe ve kalitesine ilişkin hiçbir eleştirimiz yoktur. Belli ki bu kuruluşların hepsi, kalitelerini yükseltmek için uğraşmaktadır. Diğer taraftan, yine bu kuruluşlardan eğitim talep eden odakların kalitesini ve davranışını değerlendirmek gerekmektedir.

Uçuş eğitimi talep etmesi gereken asıl (birinci) odak, günümüz şartlarında; havayolu işletmeleri ve bütün hava aracı işleten unsurlar olmalıdır. Bu odak, belli bir eğitim değerini öngörerek, eğitim veren kuruluşlarla sadece temel anlamda değil, bütün ayrıntılarda esaslı bir baskı kaynağı olmalıdır. Görünen o ki durum böyle değildir. Yani, örneğin hava yolu şirketleri, bir kişinin nasıl ve hangi şartlarda pilot olduğu ile artık ilgilenmemektedir. Yakın zamanda yaptığımız nitelikli çalışmalar, özellikle hava yolu şirketlerinin pilotların lisans kaynaklarının neresi olduğu ile ilgilenmediğini ve güvenmediğini ortaya koymaktadır. Bunun da nedenleri vardır elbet, ama bu, yine araştırmamıza göre, eğitim veren kuruluşun eğitim kalitesiyle ilgili değildir. Velhasıl hava yolu şirketleri, bir şekilde pilot lisansı edinmiş kişilerin nüfusunun artmasını da ticari kazanca çevirerek (bu konunun haklılığı kısmen tartışma dışıdır), kendi değerlerini, seçim kriterlerini ve eğitim süreçlerini belirlemişlerdir. Nitekim ülkemizde, ATO yani eğitim yetkisi olmayan havayolu şirketi kalmamıştır.

Odaklardan ikincisi ise, elbette, pilotaj eğitimi talep eden bireylerin kendisidir. Gelişen teknoloji, gerekler, çok daha önemlisi, üniversite eğitimi almış olmanın düşen katma değeri ve kullanışsızlığı vs. ile birlikte, pilotaj mesleğine girmek, son derece kârlı ve “havalı” bir gelecek yatırımı olarak görülmeye başlamıştır. Araştırmamız, bunu talep eden bireylerin önemli bir kısmında, kalitesiz üniversite eğitimi geçmişi ve alt yapısı yanında, bireysel anlamda, düşük yapabilirlik ve yetersiz başarı oranı tespit etmiştir. Bu kişilerdeki fiziki şartlarda olagiden durum, yani örneğin obezite, sağlıksız beslenme gibi kalemleri yine konu dışı bırakıyoruz. Bu bireyler, gerekli finans kaynağına sahipse veya bir şekilde gelecek yatırımı olarak gördükleri için sahip oldukları menkul-gayri menkul unsurları varsa, pilotaj eğitimi veren kuruluşlara başvurmaktadırlar. Ülkemizin sosyo ekonomik hareketi sonuçlarında gelişen bu tabloda, uçuş eğitimi veren kuruluşlar, çok pahalı ve sürdürülmesi son derece zor olan eğitim kabiliyetini devam ettirebilmek amacıyla, “mevzuata göre uygun” olan her başvuruyu kabul etmek durumunda ve doğal olarak, yine mevzuatın söylediği kadar ve nitelikle eğitim vermektedir. Sonucunda bu pilot adayları, bir tek resmi kurum tarafından denetlenip, değerlendirilerek lisans sahibi oldukları için, eğer bir aday pilot olabilmişse, hangi kuruluştan eğitim almış olduğu fark etmeksizin, hepsi aynı kalitededir demeliyiz.

Uzun lafın kısası, uçuş okulları, ürettikleri pilotların kişilik ve becerilerini ve topyekun niteliklerini yükseltmek için, ne gerekli paraya ne de zamana sahiptir. Bunu isteseler bile, eğitimi talep eden nüfusun böyle bir niyeti yoktur. Onlar, olabildiğince hızla ve kolayca bu “formalite” aşamadan geçip bir havayoluna girme isteği içindedirler. Yine araştırmamız, eğitim kuruluşlarındaki aday pilotların, eğitim sırasındaki hiçbir aşamayı, “öğrenmek” ve “gelişmek” adına yapmadıklarını, kendilerini bir hava yolu pilotu olmak için gerekli özelliklere “zaten sahip” olarak gördüklerini göstermektedir.

Bu durumda şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

  1. Havayolu şirketleri ve uçak işletmecileri bu durumu kullanmaktadır ve kendi seçimlerini, eğitimlerini geliştirmekte, böylece temel eğitim her şartta değersizleşmektedir.
  2. Ülkede giderek artan sayıda işsiz ve niteliksiz pilot nüfusu oluşmaktadır.
  3. Uçuş eğitimi veren kuruluşlar giderek fakirleşecek ve sahip oldukları genişliği kaldıramayacaktır.
  4. Giderek niteliksizleşen pilotlar, hayâllerindeki işe kavuşamadıkça, iş imkânı için öncelikle öğretmenlik gibi işleri, çok daha ucuza yapacaklar ve bu durum, eğitimi giderek daha çok kemirecektir.
  5. İşin asıl bel kemiği olan genel havacılık, giderek daha çok kaybolacak ve “havacılık” nosyonu tamamen ortadan kalkacaktır.
  6. Bunun bir şekilde farkına varmış olan güçlü havayolları, kendi temel eğitim kuruluşları aracılığı ile kendi personelini yetiştirirken, bu yetiştirdiği pilotların gelecek beklentilerini ve özgürlüklerini elinden alacaktır.
  7. Ülkemiz, yabancı pilotlara daha fazla iş olanağı sağlar duruma gelecektir.

Bu anlatılanların her aşamasında; ilgili olabilecek her taraf, eğitim kuruluşu, pilot adayı, havayolu işletmecisi, ebeveynler, üniversiteler, aklınıza kim gelirse, HEPSİ HAKLIDIR.

Durum buysa, bunu geri çevirmeye çalışmak veya düzeltmeye uğraşmanın neredeyse imkânsız bir girişim olarak kalacağı ortadadır, ama bir başka ince durumun atlandığı kanısındayız.

Pekiyi, ama…

  • Ya aslında gerçekten pilot olma niteliklerine veya o niteliklere ulaşabilecek alt yapıya sahip olanların durumu ne olacak?
  • Neden diğerlerinin arasında, aynı sürecin içinde değersizleşsinler?
  • Neden biz, bu nitelikleri gösteren, her ortamda zihinsel, düşünsel, fiziksel vs. konularda çok önde ve başarılı olan kişilerle “mevzuatın belirlediği standartlar”ın çok ilerisinde yine mevzuatın belirlediği standartları çok aşmış bir zemin, kadro ve donanımla bir eğitim süreci uygulayıp özellikle yukarıda söz edilmiş olan “birinci odağı” etkilemeyelim?

Tamam. Bunu gerçekleştirmek için, pek çok yapabilirliğin, kısa dönemde hiçbir geri dönüş beklemeden, çok katı ve özel şartlarda çalışması gerekmektedir. Yani kısaca, hızlı vurgunun ve durumdan istifadenin bir yana bırakılması gerekmektedir.

İŞTE FARKIMIZ:

  1. O çok özel kuvvet birliğine, bilgi ve beceri topluluğuna, donanıma sahibiz.
  2. Sadece çok özel kişileri, çok özel süreçlerde seçip, çok özel şart ve yöntemlerle eğitiyoruz.
  3. Sadece bu iş için ideal olduğunu bize kanıtlamış, sıra dışı adayları bekliyoruz.
  4. Bu adayların buna değer olduğunu düşünüyoruz.
  5. Acelesi olan, kolaycı, temelde başarısız adaylarla çalışmıyoruz.
  6. Başarı ve nitelik o kadar önemli ki, bunu yeterince gösterenlerin eğitimlerinden zaten ortalamalardan daha düşük olan ücretleri de almayıp, “karşılıksız” burslandırıyoruz.
  7. Eğitimlerin her aşamasında, birey odaklı oluyoruz ve çok ileri gidiyoruz.
  8. Uçuş operatörü değil, “havacı” üretiyoruz.
  9. Ve sonunda birinci odak olarak söz edilen ortamı işin değerlendirme aşamasına sokuyoruz.
  10. Yani değerli pilot adayı, tamam ZOR OLACAK, ama eğer siz, PRAXIS eğitimlerinden birisi için seçilmeyi başarmışsanız, işte siz, o özel nitelikli adaysınız. İstediğiniz kadar hava atabilirsiniz, çünkü bunu herkes bilecek.

Bu uzun açıklamanın “tamamını” okuma sabrı ve isteği olmayan ya da bu kısa genel özeti anlayamamış olanları beklemiyoruz tabii. Aradığımız onlar değil, ama siz, FARKIMIZIN NE OLDUĞUNU ANLADINIZ.

Hakkımızda

PRAXIS bir Havacılık ve Uzay çalışmaları toplu programının adıdır. Son derece ayrıntılı ve özel çalışmaların yer alacağı bu program, öncelikle, pilotaj eğitimi ve nitelikli pilot adayı seçimlerine odaklanmıştır.